İzmirde onur yürüyüşünde polis ablukasına rağmen LGBTİ+lar alanlardaydı.
İzmir LGBTİ+ Onur Yürüyüşü için 19 Haziran Cumartesi günü Kıbrıs Şehitleri Caddesi’nde aktivistler bir araya geldi.
Yürüyüş öncesinde polis toplanma yeri olan ÖSYM binası ve çevresini abluka altına aldı. Yüzlerce LGBTİ+ aktivisti yürüyüş için bir araya geldiğinde ise polis caddenin her iki tarafını da kapatarak geçişlere engel oldu.
Açıklaması sırasında “Vardık varız var olacağız
“Nefrete inat yaşasın hayat”, “Lubunyalar susmayacak”, “Nerdesin aşkım”, “Dünya yerinden oynar ibneler özgür olsa dönmeler özgür olsa”, “Lezbiyen, mezbiyen buradayız” sloganları atıldı.
Basına ve Kamuoyuna;
Varlığı, benliği, renkleri yok sayılan, yaşam alanları gasp edilen, ayrımcılıkla, ötekileştirilmeyle, sistematik şekilde nefret ve nefret saldırıları ile başbaşa bırakılan LGBTİ+’lar olarak; iktidar tarafından işgal edilen sokaklarımız, üniversitelerimiz, kampüslerimiz, kulüplerimiz, güvenli alanlarımız için; iktidarın saldırdığı İstanbul Sözleşmesi için, haklarımız ve hayatlarımız için bugün 9. İzmir Onur Yürüyüşü’nde bir araya geldik!
Her dönem aralıksız bir şekilde iktidar tarafından devam ettirilen LGBTİ+fobi, bu sene de iktidarın pandemiyi bahane ederek kullandığı bir politika oldu. Pandemi boyunca LGBTİ+’ları hedef almaktan, LGBTİ+’ları hedef göstermekten ve LGBTİ+’ları kriminalize etmekten tek bir an bile geri durmayan bir iktidar gördük. Koronayı, eşcinsel hastalığı olarak tanımlayan ve HİV fobiyi ve LGBTİ+ fobiyi durmaksızın üreten Diyanet İşleri’ni gördük. “Eşcinselliğe geçit vermeyeceğiz” diyerek LGBTİ+ları sapkın olarak işaretleyen İçişleri Bakanı’nı gördük. “Biz eşcinsellik propagandasına karşı sessiz kalmayacağız” diyen Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı’nı gördük. “LGBTİ, yok öyle bir şey, bu ülke millidir, manevidir” ve “Bu lezbiyenlerin, mezbiyenlerin söylediklerine takılmayalım. Biz analarımıza bakalım” diyen ve devlet kanallarında canlı yayından LGBTİ+’ları hedef gösteren partili cumhurbaşkanını gördük. LGBTİ+ ve gökkuşağı temalı ürünlerin “+18” ibaresiyle satışa sunulması gerektiğine karar veren Ticaret Bakanlığı’nı gördük. Salgın ile mücadele kapsamında 18 trans seks işçisi kadının evini basan, trans kadınları gözaltına alıp, saatlerce sebepsiz gözaltı uygulaması ile alıkoyan emniyet gördük. Kapılarına kilit vurulan, evleri mühürlenen, cinsiyet uyum süreci keyfi şekilde duraksatılan-aksatılan ve sağlık hakları gasp edilen transları gördük.
Daha bu senenin başında, Türkiye’nin birçok yerinde Boğaziçi eylemlerine katılan onlarca LGBTİ+’nın darp ile gözaltına alındığını, birçok arkadaşımızın ailelerine ve çevrelerine ifşa edildiğini ve bazı arkadaşlarımızın da gözaltında çıplak arama işkencesine maruz bırakıldığını gördük. Üniversitelerinin özerk, demokratik, ilerici ve aydın yapısını savunan 2 lubunya arkadaşımızın, neredeyse 3 ay kadar sebepsizce tutuklandığını ve tutukluluk süreleri boyunca kötü muameleye maruz
kaldıklarını gördük. Bir sanat eserini “dinimize saldırı” propagandasına dönüştüren ve propagandayı araçsallaştırıp, LGBTİ+’lara karşı silah niyetine kullanan, bu silah ile okul kulüplerimizi kapatan, kulüp ve dernek odalarımızı basan bir iktidar gördük. Sadece bu senenin başından beri onlarca arkadaşımızın nefret saldırısına uğradığını, katledildiğini gördük. Hande Kader son olsun derken, İzmir’de Miraş Güneş isimli bir trans kadının 3 erkek tarafından katledildiğini öğrendik. Katiller artık “kadın sandım erkek çıktı” savunması yaptıklarında cezasız kalmasın derken, 6 Mart günü Büyük Kadın Buluşması Mitingi’ne katılan trans kadınlara “siz kadın değilsiniz, buraya katılamazsınız” denildiğini ve bu transfobik açıklama sonrasında alana girmeyi isteyen Trans+ Kortejine uygulanan sert müdahaleyi gördük. Cis-hetero patriyarkanın ikili cinsiyet dayatmasını yeniden üreterek sosyal medya üzerinden trans+’lara saldıran akademisyenler gördük.
Biz LGBTİ+’lar, işte tam da bu yüzden diyoruz ki; bizleri virüsten çok, iktidarın topluma yaydığı LGBTİ+ nefreti öldürüyor. LGBTİ+’ları virüsten çok, ırkçı, erkek egemen, heteronormatif, türcü düzen öldürüyor. LGBTİ+’ları virüsten çok, genel ahlak baskısı ve kutsal aile dayatması öldürüyor. LGBTİ+’ları virüsten çok, katillere ödül denilebilecek cezalar veren ve neredeyse katillere acıyan işbirlikçi erkek Yargı öldürüyor.
Bizler, çarka, koliye, madiliğe, gullüme, çorculuğa, sokağa… Nereye gidersek gidelim, her zaman “vardık, varız, var olacağız!” diye gideriz. Bugün bunu buradan bir kere daha hep birlikte yineliyoruz; LGBTİ+’lar vardı, varlar, var olacaklar!
Bizler, bugün buraya sadece vardık, varız, var olacağız demeye değil; her yürüyüşümüzün onur yürüyüşü olduğunu söylemeye ve bundan sonrada hiçbir LGBTİ+’nın yalnız yürümeyeceğini söylemeye; ırkçı, erkek egemen heteronormatif türcü iktidara karşı her zaman yan yana ve omuz omuza olduğumuzu söylemeye geldik.
Bugün burada bizimle dayanışmaya gelen bütün dostlarımıza çok teşekkür ederiz. Direne direne kazanacağız!