Bir varmış bir yokmuş, but uzak diyarların birinde Sinderella adında güzeller
güzeli bir lubunya yaşarmış. Sinderella’nın annesi uzun zaman önce vefat
ettiği için onu babası büyütmüş.Sinderella’nın babası bir gün yeniden
evlenince bu güzeller güzeli lubunyanın hayatı madileşmeye
başlamış.Babasının evlendiği kadın iki kızıyla birlikte onların evine yerleşmiş.
Üvey anne Sinderella’yı ilk gördüğü andan itibaren hiç sevmemiş.O ve kızları
Sinderella’nın güzelliğini ve iyi kalpliliğini çok kıskanıyorlarmış.Onların
tinderdan 1 matchi varken bizim lubunya tüm köy ile koli kesermiş.
Sinderellanın üvey kız kardeşleri ise hem kaba hem de görgüsüz kızlarmış.
Sindirelleya laçovari diyip dalga geçerlermiş.Bir gün Sinderella’nın babası
uzun sürecek bir iş gezisine çıkınca(kür babası da koliye gider tabi), üvey
anne ve kızları Sinderella’nın hayatını kâbusa çevirecek planlarını
uygulamaya başlamışlar. Amaçları sindirellayı evin domezi yapmakmış.
Sinderella bahçede çok sevdiği kuşlarıyla gullüm alıkırken üvey annesi yanına
gelmiş ve ona: “Bundan böyle yukarıda tavan arasında yaşayacaksın. Ev
işlerinin hepsini sen yapacaksın. Bu kıyafetlerle evde dolaşmanı da
istemiyorum.” demiş. Sindirella evde cd olarak gezermiş biliyosunuz, zaten
turuncudaki ismi de cdrelladır bilen bilir.
Cdrella ay yani Sinderella ne diyeceğini ve ne yapacağını bilemediğinden,
çaresizce söylenenleri yapmak zorunda kalmış.
Odasındaki bütün eşyalarını toplayıp tavan arasına yerleşmiş ve o günden
sonra evin bütün işlerini tek başına yapmaya başlamış.
Çok yorulsa da karşı çıkamıyor, üvey anne ile kız kardeşleri de onun bu haline
hiç acıyorlarmış. Hatta kız kardeşleri ona: “Doğru düzgün yerleri sil, bak toz
kalmış. Çamaşırları yıkamamışsın. yine mi babilofladın.” diye ezikliyorlarmış.
Sinderella’nın “slm yer varmı” yazan balomazlardan ve küçük penceresinden
gördüğü iki üç manti dışında başka arkadaşı yokmuş. Günler böyle geçip
giderken bir gün kasabanın meydanında saraydan gelen bir duyuru okunmuş.
“Prensimiz sarayda bir balo düzenleyecek. Bu baloya ülkedeki evlilik yaşına
gelmiş tüm genç kızlar davetlidir.”İki üvey kız kardeş bu haberi duydukları gibi
eve koşmuşlar ve annelerine haber vermişler.
Anneleri onlara: “Balodaki en güzel kızlar siz olacaksınız. Prens mutlaka
ikinizden birini seçmeli.Şimdi size çok güzel ayakkabılar ve elbiseler
hazırlamalıyız. Yürüyün kızlar alışverişe gidiyoruz.” demiş.
Üvey anne ve kızları evden çıkıp gitmişler. Bütün bu konuşmaları duyan
Sinderella arkalarından üzgün bir şekilde bakakalmış. çünkü köydekiler gibi o
da prensin but similyasını duymuş ve onu istermiş.
Günler süren hazırlıklar sonunda üvey kız kardeşler birer elbise diktirmişler.
Her gün aynanın karşısına geçip kıyafetlerini deniyor ve “en güzel biz
olacağız” diye kendi kendilerini kürleniyorlarmış.
Sonunda balo günü gelip çatmış. Erkenden kalkan üvey kardeşler hemen
Sinderella’yı çağırmışlar.
“Sinderella, ibne çabuk buraya gel! Neredesin sen sabahtan beri? Hadi bize
banyoyu hazırla hemen.”
Sinderella bütün gün üvey kardeşlerinin hazırlanmasına yardım etmiş. Onların
elbiselerini giyinmesine yardım etmiş, saçlarını taramış, trikalarını
naşlatmalarına yardım etmiş…
Üvey anne ve kızları akşama doğru balo için tüm hazırlıklarını bitirmişlerdi.
Anneleri kızlarına: “Çok güzel oldunuz kızlar heraldeğ.” demiş.
Üvey anne ve kızları evden çıkacakları sırada Sinderella tüm cesaretini
toplayarak üvey annesine sormuş: “Ben de saraydaki baloya gelebilir miyim?
“Sen mi?”
“Evet, davette bütün genç kızların gelebileceği yazıyormuş.”
Üvey kardeşlerinden biri: “sen laçosun gelemezsin ? Prens has gacı arıyor
kendine laço değil canım.” diyerek homofobisini konuşturmuş.
Üvey anne: “Hadi hadi çıkalım kızlar, baloya geç kalmayalım. Sende bütün
işleri bitirmeden yatayım deme…” demiş.
Üvey anne iki kızını alarak saraya doğru yola çıkmış. Evde tek başına kalan
Sinderella ağlamaya ise çaresizce başlamış: “Neden bende saraya
gidemiyorum? Başımda bir mamam olsaydı böyle olmazdı.” demişti.
Tam o anda bir gökkuşağı belirmiş evin içinde, Sinderella ne olduğunu
anlayamamıştı, merakla oraya doğru bakınca, gökkuşağının içinde güzeller
güzeli bir mama ortaya çıkmış.
Mama: “Güzel kızım sakın ağlama! Saraydaki davete sende gideceksin.”
demiş. Sinderella gözlerine inanamıyormuş. Şaşkınlıkla sormuş: “Nasıl
gideceğim peki? Şu üstümün başımın haline bak.but madiyim”
“Merak etme sana yardım etmek için buradayım. Hadi şimdi bana bir tane
balkabağı ve 2 tane manti bul getir.” demiş peri.
Sinderella mamasının neden bunları istediğini anlayamamış ama yine de
söyleneni yapmış. Önce mutfağa gidip kocaman bir balkabağı almış. Sonra
tavan arasına çıkıp hornetten kendine 2 laço bulmuş, tabi gacivari olduğu için
kolay olmuş bulması .
Mama elindeki sihirli değnekle balkabağını çok güzel bir arabaya
dönüştürmüş. Sonra değneğini laçolara çevirmiş. laçolardan biri arabacı,
diğeri de korumaya dönüşüvermiş. Şaşkınlıkla arabasına bakarken mama bu
kez ona dönmüş.
“Elindeki sihirli değneği Sinderella’ya dokundurmuş. O an üzerindeki eski yırtık
giysisi muhteşem bir balo elbisesi oluvermiş. Ayağındaki terliklerse camdan
yapılma pırıl pırıl parlayan bir çift ayakkabıya dönüşmüş. Maması similyasını
öyle bir üçlemişki kendi bile nerde bu demiş.
Mama: “Şimdi baloya gitme zamanı, ama şunu sakın unutma! Saat gece 12
olduğunda mutlaka evde olmalısın. Çünkü saat 12’de her şey eski haline
dönecek. Lubunyalığını alıktırmadan git hemen gel demiş.”
Sinderella mamasının söylediklerini dikkatle dinlemiş. Sonra arabasına
binerek, saraya doğru yola çıkmışlar. Sinderella’nın göz kamaştıran arabası
sarayın önünde durmuş. Sinderella balo salonunun büyük kapısından içeri
girdiği anda tüm davetlilerin bakışları ona çevrilmişti.
O kadar güzel ve zarif görünüyormuş ki üvey annesi ve üvey kız kardeşleri
hayran hayran bu yabancı kıza bakakalmışlar. Tabii ki onu tanıyamamışlar.
Sindirellanın gacılığıda gacılıkmış yani…
Bu sırada prens salonun merdivenlerinde onu görmüş. Davetli genç kızların
arasında hemen fark ediliyormuş.
Prens daha ilk görüşte ona aşık olmuş.Üvey kız kardeşler çok
heyecanlanmıştı. Çünkü prens kendilerine doğru geliyormuş.
Kardeşlerden biri: “Ayy bana doğru geliyor.”
Diğeri ise “Ay defol, canım bana doğru geliyor. demiş.
Fakat prens ikisinin de yanından geçmiş, Sinderella’nın önünde durmuş ve
ona: “Güzeller güzeli genç bayan bu dansı bana lütfeder misiniz?” diye
sormuş.
Sinderella “bayan ne ay” demiş . Sonra başıyla nazikçe onaylamış. Prens ve
Sinderella tüm diğer davetlilerin bakışları arasında dans etmeye başlamışlar.
Sinderella kendini müziğin ve dansın büyüsüne o kadar çok kaptırmış ki sanki
koca salonda yalnızca kendisi ve prens varmış.
Bütün gece boyunca hiç durmadan dans etmişler. Tabii saatin nasıl geçtiğini
anlayamamışlar. Bir ara gözü salondaki büyük saate takılmış. Saat tam 12’yi
göstermek üzereymiş. İşte o anda Mamasının uyarısını hatırlamış: “Saat gece
12 olduğunda mutlaka evde olmalısın.” demişti.
Sinderella panikle prensin elini bırakıp koşmaya başlamış. Sarayın
merdivenlerinden inerken ayakkabısının teki ayağından çıkmış fakat geri
dönüp alacak vakti bile yokmuş. Biraz uzaklaştığında saat 12’yi vurmuş ve
üzerindeki her şey eski haline dönmüş. Similyası yerine gelmiş titaları gitmiş.
Prens sarayın dışına çıktığında merdivenlerde parlayan cam ayakkabıyı fark
etmiş. Ayakkabıyı eline alarak balo salonuna geri dönmüş.
Sinderella soluk soluğa eve gelmiş ve hemen tavan arasındaki odasına
çıkmış. Prensle yaşadığı geceyi düşünmeye başlamış. hataya gidecekmiş
ama sonra durmuş. O da prense aşık olmuştu ama bu umutsuz bir aşkmış.
Çünkü prens onu bulsa bile, onu bu halde tanıması imkânsızmış.
Sabah olunca Prens adamlarına “Bu ayakkabının sahibini mutlaka bulun.
Gerekirse ülkedeki tüm genç kızlara denetin ama mutlaka bulun.” diye emir
vermiş
Prensin adamları tüm ülkedeki evleri tek tek dolaşarak ayakkabının sahibi
genç kızı aramışlar. Ama ayakkabı hiçbir kızın ayağına olmuyormuş.
Prensin adamları son olarak Sinderella’nın yaşadığı eve gelmişler. O kraliyet
arabasını evin önünde görünce çok sevinmiş. Tam da odadan çıkmak
üzereyken üvey anne kapının önüne gelmiş:
“Nereye gidiyorsun bakalım ibne ? Yoksa sende mi denemek istiyorsun
ayakkabıyı.” diye sormuş. Sonra da alaycı kahkahalar atarak tavan arasının
kapısını kilitlemiş.
Sinderella: “Durun yapmayın, açın kapıyı lütfen diye seslenmiş.” ama hoy…
Üvey anne: “Kendini bilmez koskoca prens senin gibi bir zavallıyı ne yapsın?”
demiş.
Adamlar kızlara ayakkabıyı denetmişler ama iki kız kardeş ne dedilerse ne
yaptılarsa olmamış. Bu sırada Sinderella bir yolunu bulup maydonozunu takıp
dışarı atmış kendini ve hemen kapıyı açıp aşağıya koşmuş. Onu gören üvey
anne: “Sen, sen nasıl çıktın dışarı?” demiş.
Sinderella:
“Durun lütfen gitmeyin! Ayakkabıyı bende denemek istiyorum.”
Üvey anne ve iki kızı kahkahalarla gülmeye başlayınca adamlardan biri:
“Susun lütfen. Prensimizin emri var. Ülkedeki bütün genç kızlar ayakkabıyı
denemek zorunda.” demiş.
Sinderella cam ayakkabıyı ayağına giydiği anda herkes şaşkınlıktan küçük
dilini yutacakmış. Çünkü ayakkabı ayağına tam oturmuş. Adam: “Bu
ayakkabının sahibi siz misiniz?” diye sormuş.
Sinderella başıyla onaylamış.
“Bizimle saraya gelir misiniz?” demiş adamlar.
Sinderella prensin adamlarıyla birlikte saraya gitmiş. Prensin karşısına
çıkarmışlar. Prens kızın gözlerine baktığı anda dans ettiği kızın o olduğunu
anlamış.
Ellerini tutmuş: “Nihayet sizi buldum prensesim. Benimle evlenir misiniz?”
demiş.
Sinderella sevinç gözyaşları içinde “ama ben lubunyayım” demiş .Prenste
“Biliyorum zaten aramız hep 80m hornette demiş” Bunu duyan sindirella çok
sevinmiş ve evlenme teklifini kabul etmiş, Evlenip bir ömür boyu mutlu
yaşamışlar.
Yazar: Celal